Kahpe pkk soyu
Be kahpe şerfsiz pkk soyu
Türk düşmanlarının olunuz kulu
Onun bunun çocuğu,yavşağın oğlu
Piç oğlu piçliktir pkk soyu.
Ne evlatlar şehit oldu,vatanı için
Bukadar acı verdiniz,acba niçin
Soysuzların köpekleri,kahpenin dölleri
Kahpedir adınız pkk'nın piçleri.
Türk ordusu ayakta nöbet tutuyor
Polisler etrafı kol kol geziyor
Türk halkı namazda dua ediyor
Kahpe'dir adınız pkk'a soyu.
Siz baş edemezsiniz türk milletiyle
Öyle kahpelik etmeyin,çıkın menzile
Pusu kurup,mayınları dizmeyin hele
Kahpe'dir adınız pkk'a soyu.
Çaresizi öldürmek,şerefsizin işidir
Şerefsiz dediğimiz,pkk'nın kendisidir
Size bu hakaretler iltifat gibi gelir
Anasını satanlardan,nasıl hayır beklenir.
Hele girmeyi dene karadenize
Hani varya orada trabzon ile rize
Oyarlar gözünüzü verirler elinize
Hele girmeyi deneyin bizim lazlar şehrine
Dağda üç Beş domuz Sürüsü
Tutturmuş Bir kürtistan Türküsü
Eline Almış Bayrak Diye Bir Masa örtüsü
Satsan Beş Para Etmez Ne Dirisi Ne De ölüsü
Soyu Soysuz Olan Sensin Toprak Senin Neyine
İte itlik Yapıp Kafa Tutma Beyine
Anlasa Dediğimi Sokaktaki Köpek Ağlar Haline
Duy Ulan Soysuz Ne Mutlu Türk'üm Diyene!!!
KÜFÜRLÜ ATASÖZLERİ
aylak bakkal taşaklarını tartar
götün kısmeti açılırsa yarak bağdattan gelirmiş.
ipimle kuşağım sikimle taşağım.
ayazda kalmış bekçi götü gibi ve daha niceleri
sikim hıyar desem tuzla koşarsın...
göte giren şemsiye açılmaz
ben kadıya derdimi yanıyorum , kadı bana sikini sallıyo
sikilmiş götün davası olmaz
elin skini gormeyen kendi skini piyade tufegi sanarmi$.
eşek ölürken s..i kalkarmış
(işe yaramayacak çırpınmalar için)
arap yagi bol bulunca tassaklarina surermis
pantolonu gosteren utudur, kadini gosteren gotudur.
gülü seven dikenine, ski seven skenine katlanır
imam osurursa cemaat sıçar
-kuru bok göte yapışmaz
sıçılıcak ağız göte yakın olur
arsızın götüne çivi çakmışlar, 'bu tıkırtı nerden geliyo demiş'
amıyla övünen götünden hamile kalır.
-yeni gelinin yarak tutuşu gibi
adam sandık eşşeği,götümüze girdi daşşağı
yaş boka kılıç gibi işlemek.
"bilgi ve deneyimi olmayan bir kimsenin işi hafife alması, önemsememesi, gereğince değerlendirememesi doğaldır" anlamında kullanılan bir atasözüdür.
her ağaçtan boru olsa, sikimden olurdu kaval
ağzını hayıra aç, götüne bayıra aç
etme eşşekle muhabbet küstürsün, silme cam kırığıyla götünü kestirirsin.
götün kısmeti açılırsa yarak bağdattan gelirmiş.
ipimle kuşağım sikimle taşağım.
ayazda kalmış bekçi götü gibi ve daha niceleri
sikim hıyar desem tuzla koşarsın...
göte giren şemsiye açılmaz
ben kadıya derdimi yanıyorum , kadı bana sikini sallıyo
sikilmiş götün davası olmaz
elin skini gormeyen kendi skini piyade tufegi sanarmi$.
eşek ölürken s..i kalkarmış
(işe yaramayacak çırpınmalar için)
arap yagi bol bulunca tassaklarina surermis
pantolonu gosteren utudur, kadini gosteren gotudur.
gülü seven dikenine, ski seven skenine katlanır
imam osurursa cemaat sıçar
-kuru bok göte yapışmaz
sıçılıcak ağız göte yakın olur
arsızın götüne çivi çakmışlar, 'bu tıkırtı nerden geliyo demiş'
amıyla övünen götünden hamile kalır.
-yeni gelinin yarak tutuşu gibi
adam sandık eşşeği,götümüze girdi daşşağı
yaş boka kılıç gibi işlemek.
"bilgi ve deneyimi olmayan bir kimsenin işi hafife alması, önemsememesi, gereğince değerlendirememesi doğaldır" anlamında kullanılan bir atasözüdür.
her ağaçtan boru olsa, sikimden olurdu kaval
ağzını hayıra aç, götüne bayıra aç
etme eşşekle muhabbet küstürsün, silme cam kırığıyla götünü kestirirsin.
+18 EDEBİ ESER MANİLERİ
ben gidiyom hamama
otrur sana yanima
seni sikerdim ama
gotun olmus yalama
bunlar bahane
arka tampon sahane
sende bu dot varken
batmaz bizim kerhane
haydar paşa garında
anasının yanında
istedim de vermedi
çıban çıksın .mında
afganistan türkiye
darbe yedi seninle
fazla bulaşma bana
keserim götünü yeminle
gel beri yar gel beri
götüne kodum berberi
çabuk traş et beni
yoksa sikerem seni
aslıyı sevdi kerem,
aslı için dağları delerem dedi kerem,
aslı vermedi bi kerem,
ben böyle aşkı sikerem
geçme x köprüsünden
korkutursun vakvakları
ebenin damına çam diktim
topla kozalakları.
dikkat et batmasın
kozalakların dikeni
istanbulda bulamasın
benim gibi z.keni
bahçelerde börülce
oynar gelin görümce
nasıl kalkmaz bu yarrak
____* götü görünce
otrur sana yanima
seni sikerdim ama
gotun olmus yalama
bunlar bahane
arka tampon sahane
sende bu dot varken
batmaz bizim kerhane
haydar paşa garında
anasının yanında
istedim de vermedi
çıban çıksın .mında
afganistan türkiye
darbe yedi seninle
fazla bulaşma bana
keserim götünü yeminle
gel beri yar gel beri
götüne kodum berberi
çabuk traş et beni
yoksa sikerem seni
aslıyı sevdi kerem,
aslı için dağları delerem dedi kerem,
aslı vermedi bi kerem,
ben böyle aşkı sikerem
geçme x köprüsünden
korkutursun vakvakları
ebenin damına çam diktim
topla kozalakları.
dikkat et batmasın
kozalakların dikeni
istanbulda bulamasın
benim gibi z.keni
bahçelerde börülce
oynar gelin görümce
nasıl kalkmaz bu yarrak
____* götü görünce
Osurcan ın Hazin Öyküsü Romanı
Osurcan 1999’da İstanbul’da doğmuştur annesi ona çağımıza uygun olsun diye dedesinin ismi olan Osur’un sonuna Can ekleyerek Osurcan, ismini koymuştur.
Ailenin ilk erkek çocuğu olduğu için çok büyük bir sevinçle karşılanmıştır, yaklaşık 256 katlık bir bina büyüklüğünde bir sevinç,
Osurcan’ın ablası Şemsiye henüz 5 yaşındaydı, ismi takvim yaprağındaki erkek ise şemsi kız ise şemsiye tavsiyesinden geliyordu.
Şemsiye Osurcan’a bu kadar ilgi gösterilmesi durumuna onun kıskanması ve bilumum triplere girmesine neden oldu, daha ilk günden bütün sülalenin Osurcan’ın başında toplanması ve Osurcan’ın bedeninin, organlarının övülmesi nedeniyle hüzünlendi, halbuki Şemsiye, Annenin ve babanın en sevdiği biricik evlatlarıydı, bu duruma içerledi, geniş kapsamlı düşünemeyen Şemsiye, Osurcan’a savaş açtı,
inşaat işçisi olan babası Tomruk bütün gününü şantiyede, badana, sıva, çivi çakımı, kereste taşıyımıyla geçiriyordu ama zengindi, kıroydu ama para ondaydı, ama parasında kimsenin gözü yoktu, erkek adamın erkek oğlu olur sözünü benimseyen Tomruk 5 sene boyunca kadın adam şeklinde gezmişti ve erkek çocuğu olduğu gün erkek adam şekline geri döndüğü için çok sevingeç olangaç.
İçindeki tüm sevgiyi sevgili oğlu Osurcan’a veriyordu, abidik, gubidik, hanimiş de hanimiş, Ce eee, vuvuduvu duvudu, bibil bibil, dırıgıdımdı daşdım, şeklindeki konuşma tarzıyla oğluyla iletişime geçmeye çalışıyordu ama oğlu Osurcan hiçbirşey anlamıyor sadece “–tipe bak yaa, ehehe” şeklinde gülüyormuş.
Annesi Kültürlü bir İstanbul beyefendisiydi! Ama ne olmuş nasıl olmuşsa aşık olmuştu genç kız yine böyle bir romanda tamirci çırağına, ustama dedim ki…öhm… yirmi yaşında aşık olmuştu Tomruk’a ve hala çok seviyordu birlikte dı kilırs, may şemikal romans, şevel, kurban, duman, Ferdi tayfur, İbrahim tatlıses, Sibel can dinlemeyi falan seviyorlarmış, kısacası birlikte yaşamayı öğrenmişler,
Osurcan ve Şemsiye’nin annesi Sen’emnin kolunu All çok sevecen, çok iyi bir anneymiş daha şemsiye’ye bir kere el kaldırmamış, çünkü çok iyi terlik fırlatıyormuş ama Osurcan doğduktan sonra loğusa döneminde çok değişmiş, bunu ilk Şemsiye anlamış,
Annesi oğlu Osurcan’ı emzirirken Şemsiye yanına gitmiş ve annesinin kolunu çekiştirerek şunları demiş
-Anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne
Annesi ise kızına doğru dönerek ve gözlerini patlatarak:
-Hay annen kadar başına taş düşsün emi!
BU LAFTAN SONRA ŞEMSİYE OSURCANI GİZLİCE ALIR VE BİR GÜNLÜĞÜNE GELMİŞ SİRKİN AVLUSUNA BIRAKIR
Salak şemsiye eve geri dönüş yolunu bulamaz ve kaybolur, sonra şemsiye’yi dilenci mafyası bulur ve kap kacak, kap kaç, hırsızlık, dilencilik konusunda gerekli eğitimi veriler 5 sene sonra profesyonel dilenci olmuştur şemsiye elinde diploması vardır, Sirk’e bıraktığı Osurcan palyaçolar tarafından bulunmuştur İspanyol sirki olduğundan dolayı 2 gün Osurcan’ı arayan olmayınca başka ülkelere gösteri yapmaya gitmişlerdir, 5 sene sonra çok iyi İspanyolca konuşan Osurcan’ın İspanyolca adı Hulan Sebastian Osurcan olmuştur, Osurcan’ın gerçek ismini hastanenin bileğine taktığı banttan öğrenen palyaçolar onu Hulan Osurcan diye çağırırlar…Osurcan’ı ve Şemsiye’yi o gün kaybeden annesi ve babası ilk önce çok telaşlanmışlardır fakat sonra “Amaaan, yine yaparız n’olcak” diyerek aramaktan vazgeçmişlerdir 5 sene sonra 2 çocukları daha olmuştur birinin adını Hunhar birinin adını da Abdülmuttalipcan koymuşlardır…Hulan Osurcan’ın içinde olduğu İspanyol sirki 5 sene sonra tekrar gelmiştir…Şemsiye ve yeniailesi hırsızlık için sirke gitmiştir, aynı zamanda Tomruk, Sen’em All Hunhar ve Abdülmuttalipcan’da oraya eğlenmek için gitmiştir…Aniden bir fırtına çıkar sağlı sollu hortumlar yaklaşır, asit yağmuru yağar insanlar birbirini ezerek kaçışmaya ve çadırların içine girmeye başlarlar, bir süre sonra çadırlar da erimeye başlar, gökte çeşitli siyahlıklar belirir bunlar uzay gemileridir uzaylılar insanların üzerine ateş etmeye başlar zaten bıraksalar asit yağmurundan veya hortumdan ölecek olan insanlar ne yapacaklarını bilemezler ve agora meyhanesini söylemeye başlarlar …”Öleceksek ölelim” diye hepbir ağızdan söylerler asit yağmuru birden durur…uzaylılar uzay gemilerini aşağı indirir ve dışarı çıkarak bir çilingir sofrası kurarlar yani anahtarsız kilitler, içerde anahtarı kalmış çelik kapılar vardır sofrada, çilingirler onları açmaya çalışırlar…uzaylılarda onları seyreder…sonra çadırdaki insanlara yönelerek ellerindeki su tabancasıyla ateş etmeye başlarlar (bütçe az olduğu için su tabancası alabildik) Sonra 5 yaşındaki palyaço kıyafetli Osurcan kalabalıktan sıyrılarak bi osurur bi osurur bütün uzaylılar “can” verir hala yaklaşmakta olan hortumlar meğer sirk temizlikçilerinin leğenlere su doldurmak için kullandıkları hortumlarmış, herkes sevinçle birbirine sarılır, Osurcan’ı tebrik ederler…Sonra Şemsiye çığlık atarak uyanır her şeyin bir rüya olduğunu anlar gülümser ve tekrar uyur ama rüyasına Firedi Kurugır gelir ve bıçaklı eldiveniyle burnunu karıştırır ve çıkardığı hapı yerÇok midesi bulanan şemsiye rüyasında kusar ve kusmuğunda boğularak ölür, kusmuğun kokusu o kadar keskindir ki küçük Osurcan, Annesi ve babası zehirlenerek ölür, birkaç gün hiç ses çıkarmayan aileyi komşular merak eder, polise, itfaiyeye, hastaneye, çilingire, medyaya, yoldan geçen simitçiye ve İstanbul’dan hale, lale ve jale’ye haber verirler, herkes gelir kapı açılınca korkunç bir manzarayla karşılaşırlar, kim yapmışsa o resmi berbattır, hemen duvardaki o tabloyu yırtarlar ve çöpe atarlar, sonra diğer odalara bakarlar, Şemsiye’nin odasını açınca yayılan koku yüzünden bütün binadakiler kusmaya başlar, kusanlar ölür, sonra sokaktakilerde kusmaya başlar, her taraf kusmuk seli olur, sonra bütün mahalle, bütün şehir, bütün ülke, bütün kıtalar hayvanlar bile kusar, bütün denizler, okyanuslar kusmukla dolar, ve yer yüzünde canlı insan kalmaz herkes ölür, ozon tabaksı delik deşik olur ve dünyanın uzaktan görünümü, sarı ve içinde kırmızılıklar barındıran yer yer turuncu, azıcık mavi bir renk alır ve hikaye aşağıdan yukarı yazılar akarken Cem Ali’nin kusmak istiyorum, kusmak istiyorum kalbimden kalbine kusmak istiyorum şarkısıyla biter …
Ailenin ilk erkek çocuğu olduğu için çok büyük bir sevinçle karşılanmıştır, yaklaşık 256 katlık bir bina büyüklüğünde bir sevinç,
Osurcan’ın ablası Şemsiye henüz 5 yaşındaydı, ismi takvim yaprağındaki erkek ise şemsi kız ise şemsiye tavsiyesinden geliyordu.
Şemsiye Osurcan’a bu kadar ilgi gösterilmesi durumuna onun kıskanması ve bilumum triplere girmesine neden oldu, daha ilk günden bütün sülalenin Osurcan’ın başında toplanması ve Osurcan’ın bedeninin, organlarının övülmesi nedeniyle hüzünlendi, halbuki Şemsiye, Annenin ve babanın en sevdiği biricik evlatlarıydı, bu duruma içerledi, geniş kapsamlı düşünemeyen Şemsiye, Osurcan’a savaş açtı,
inşaat işçisi olan babası Tomruk bütün gününü şantiyede, badana, sıva, çivi çakımı, kereste taşıyımıyla geçiriyordu ama zengindi, kıroydu ama para ondaydı, ama parasında kimsenin gözü yoktu, erkek adamın erkek oğlu olur sözünü benimseyen Tomruk 5 sene boyunca kadın adam şeklinde gezmişti ve erkek çocuğu olduğu gün erkek adam şekline geri döndüğü için çok sevingeç olangaç.
İçindeki tüm sevgiyi sevgili oğlu Osurcan’a veriyordu, abidik, gubidik, hanimiş de hanimiş, Ce eee, vuvuduvu duvudu, bibil bibil, dırıgıdımdı daşdım, şeklindeki konuşma tarzıyla oğluyla iletişime geçmeye çalışıyordu ama oğlu Osurcan hiçbirşey anlamıyor sadece “–tipe bak yaa, ehehe” şeklinde gülüyormuş.
Annesi Kültürlü bir İstanbul beyefendisiydi! Ama ne olmuş nasıl olmuşsa aşık olmuştu genç kız yine böyle bir romanda tamirci çırağına, ustama dedim ki…öhm… yirmi yaşında aşık olmuştu Tomruk’a ve hala çok seviyordu birlikte dı kilırs, may şemikal romans, şevel, kurban, duman, Ferdi tayfur, İbrahim tatlıses, Sibel can dinlemeyi falan seviyorlarmış, kısacası birlikte yaşamayı öğrenmişler,
Osurcan ve Şemsiye’nin annesi Sen’emnin kolunu All çok sevecen, çok iyi bir anneymiş daha şemsiye’ye bir kere el kaldırmamış, çünkü çok iyi terlik fırlatıyormuş ama Osurcan doğduktan sonra loğusa döneminde çok değişmiş, bunu ilk Şemsiye anlamış,
Annesi oğlu Osurcan’ı emzirirken Şemsiye yanına gitmiş ve annesinin kolunu çekiştirerek şunları demiş
-Anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne, anne
Annesi ise kızına doğru dönerek ve gözlerini patlatarak:
-Hay annen kadar başına taş düşsün emi!
BU LAFTAN SONRA ŞEMSİYE OSURCANI GİZLİCE ALIR VE BİR GÜNLÜĞÜNE GELMİŞ SİRKİN AVLUSUNA BIRAKIR
Salak şemsiye eve geri dönüş yolunu bulamaz ve kaybolur, sonra şemsiye’yi dilenci mafyası bulur ve kap kacak, kap kaç, hırsızlık, dilencilik konusunda gerekli eğitimi veriler 5 sene sonra profesyonel dilenci olmuştur şemsiye elinde diploması vardır, Sirk’e bıraktığı Osurcan palyaçolar tarafından bulunmuştur İspanyol sirki olduğundan dolayı 2 gün Osurcan’ı arayan olmayınca başka ülkelere gösteri yapmaya gitmişlerdir, 5 sene sonra çok iyi İspanyolca konuşan Osurcan’ın İspanyolca adı Hulan Sebastian Osurcan olmuştur, Osurcan’ın gerçek ismini hastanenin bileğine taktığı banttan öğrenen palyaçolar onu Hulan Osurcan diye çağırırlar…Osurcan’ı ve Şemsiye’yi o gün kaybeden annesi ve babası ilk önce çok telaşlanmışlardır fakat sonra “Amaaan, yine yaparız n’olcak” diyerek aramaktan vazgeçmişlerdir 5 sene sonra 2 çocukları daha olmuştur birinin adını Hunhar birinin adını da Abdülmuttalipcan koymuşlardır…Hulan Osurcan’ın içinde olduğu İspanyol sirki 5 sene sonra tekrar gelmiştir…Şemsiye ve yeniailesi hırsızlık için sirke gitmiştir, aynı zamanda Tomruk, Sen’em All Hunhar ve Abdülmuttalipcan’da oraya eğlenmek için gitmiştir…Aniden bir fırtına çıkar sağlı sollu hortumlar yaklaşır, asit yağmuru yağar insanlar birbirini ezerek kaçışmaya ve çadırların içine girmeye başlarlar, bir süre sonra çadırlar da erimeye başlar, gökte çeşitli siyahlıklar belirir bunlar uzay gemileridir uzaylılar insanların üzerine ateş etmeye başlar zaten bıraksalar asit yağmurundan veya hortumdan ölecek olan insanlar ne yapacaklarını bilemezler ve agora meyhanesini söylemeye başlarlar …”Öleceksek ölelim” diye hepbir ağızdan söylerler asit yağmuru birden durur…uzaylılar uzay gemilerini aşağı indirir ve dışarı çıkarak bir çilingir sofrası kurarlar yani anahtarsız kilitler, içerde anahtarı kalmış çelik kapılar vardır sofrada, çilingirler onları açmaya çalışırlar…uzaylılarda onları seyreder…sonra çadırdaki insanlara yönelerek ellerindeki su tabancasıyla ateş etmeye başlarlar (bütçe az olduğu için su tabancası alabildik) Sonra 5 yaşındaki palyaço kıyafetli Osurcan kalabalıktan sıyrılarak bi osurur bi osurur bütün uzaylılar “can” verir hala yaklaşmakta olan hortumlar meğer sirk temizlikçilerinin leğenlere su doldurmak için kullandıkları hortumlarmış, herkes sevinçle birbirine sarılır, Osurcan’ı tebrik ederler…Sonra Şemsiye çığlık atarak uyanır her şeyin bir rüya olduğunu anlar gülümser ve tekrar uyur ama rüyasına Firedi Kurugır gelir ve bıçaklı eldiveniyle burnunu karıştırır ve çıkardığı hapı yerÇok midesi bulanan şemsiye rüyasında kusar ve kusmuğunda boğularak ölür, kusmuğun kokusu o kadar keskindir ki küçük Osurcan, Annesi ve babası zehirlenerek ölür, birkaç gün hiç ses çıkarmayan aileyi komşular merak eder, polise, itfaiyeye, hastaneye, çilingire, medyaya, yoldan geçen simitçiye ve İstanbul’dan hale, lale ve jale’ye haber verirler, herkes gelir kapı açılınca korkunç bir manzarayla karşılaşırlar, kim yapmışsa o resmi berbattır, hemen duvardaki o tabloyu yırtarlar ve çöpe atarlar, sonra diğer odalara bakarlar, Şemsiye’nin odasını açınca yayılan koku yüzünden bütün binadakiler kusmaya başlar, kusanlar ölür, sonra sokaktakilerde kusmaya başlar, her taraf kusmuk seli olur, sonra bütün mahalle, bütün şehir, bütün ülke, bütün kıtalar hayvanlar bile kusar, bütün denizler, okyanuslar kusmukla dolar, ve yer yüzünde canlı insan kalmaz herkes ölür, ozon tabaksı delik deşik olur ve dünyanın uzaktan görünümü, sarı ve içinde kırmızılıklar barındıran yer yer turuncu, azıcık mavi bir renk alır ve hikaye aşağıdan yukarı yazılar akarken Cem Ali’nin kusmak istiyorum, kusmak istiyorum kalbimden kalbine kusmak istiyorum şarkısıyla biter …
ABUZİTTİN BEY KÖŞESİ
lütfen ilk olarak metnin tamamını,sonra da ilk satırdan başlayarak birer satır atlayarak okuyun
"abuzittin bey köy sakinleri arasında en çok-
sevilen kişiydi.ihtiyarları,gençleri ve
çocukları severdi.fırsat buldukça onları el-
ma şekeriyle besler,çeşitli oyunlar tertip
lerdi.veya kimsenin haberi olmadan si-
yah kaplı kitaplar verirdi.ayrıca bahçeyi e-
kerdi.bu onun en büyük zevkiydi.
abuzittin bey hiç bir menfaat göz etmeden
köy kadınlarına haftada bir gün si-
cimle örgü örmeyi öğretir ve di-
kiş hakkında pratik bilgiler verirdi.
haftanın salı ve perşembe günlerinde
erkekleri bir salona toplar ib-
ni sina efendinin emrettiği iyilik ve fit-
nelik hakkında muazzam bilgiler verirdi.
onu büyük küçük herkes severdi.
abuzittin bey öyle bir insadı ki si-
yah beyaz giyer,sevmediği birini dahi çe-
kiştirirken katiyen kalbini kırmazdı.
abuzittin bey ders verirken cübbe giyerdi.
onun köy halkınca tanınan uzun si-
yah cübbesi vardı.o kadar uzundu-
ki yerlere sürtünürdü.onu beline bağlardı.
onu tanıyan ve işiten herkesin sevdiği
abuzittin bey bir gün öldü.fakat yar-
dım ettiği insanların elinde tuttuğu top-
rağı mezarında bir abide olarak kaldı."
"abuzittin bey köy sakinleri arasında en çok-
sevilen kişiydi.ihtiyarları,gençleri ve
çocukları severdi.fırsat buldukça onları el-
ma şekeriyle besler,çeşitli oyunlar tertip
lerdi.veya kimsenin haberi olmadan si-
yah kaplı kitaplar verirdi.ayrıca bahçeyi e-
kerdi.bu onun en büyük zevkiydi.
abuzittin bey hiç bir menfaat göz etmeden
köy kadınlarına haftada bir gün si-
cimle örgü örmeyi öğretir ve di-
kiş hakkında pratik bilgiler verirdi.
haftanın salı ve perşembe günlerinde
erkekleri bir salona toplar ib-
ni sina efendinin emrettiği iyilik ve fit-
nelik hakkında muazzam bilgiler verirdi.
onu büyük küçük herkes severdi.
abuzittin bey öyle bir insadı ki si-
yah beyaz giyer,sevmediği birini dahi çe-
kiştirirken katiyen kalbini kırmazdı.
abuzittin bey ders verirken cübbe giyerdi.
onun köy halkınca tanınan uzun si-
yah cübbesi vardı.o kadar uzundu-
ki yerlere sürtünürdü.onu beline bağlardı.
onu tanıyan ve işiten herkesin sevdiği
abuzittin bey bir gün öldü.fakat yar-
dım ettiği insanların elinde tuttuğu top-
rağı mezarında bir abide olarak kaldı."
Kaydol:
Yorumlar (Atom)